Empati kurma, güvenilirlik, içtenlik, özen, ikna edicilik terapötik ilişkide umut aşılama klinisyenin en önemli özellikleridir. Literatür de klinisyenin kişisel ve profesyonel kalitelerinin etkili terapötik ilişki kurmada yardımcı olduğunu belirtmektedir. 
Arkadaşça, sabırlı ve esnek davranan klinisyenler, sinirli , yargılayıcı, anksiyöz ve rijid klinisyenlerden daha başarılıdırlar. Mizahi yeteneği olan kişiler makul bazı riskleri alabilme yeteneğine sahiptirler; hatalarını ve sınırlarını kabul edebilirler. Gerçekçi bir özgüvenleri, öz saygıları, kendi hayatlarında gelişmişlikleri olan klinisyenler, kişisel ve sosyal gelişime istekli ve aynı zamanda başarılı bir klinisyen olmaya meyillidirler. Öz farkındalıkları, bireysel ve etnik farklılıklara ve kültürel deneyimlere olan hassasiyetleri ve saygıları diğer nitelikleridir. Bunun yanında objektiflik ve dünyayı başka bir kişinin gözlerinden görebilme diğer önemli özelliklerindendir. 

Genellikle duygusal olarak stabil, iyi uyumlu ve iyimser olan terapistler daha etkilidirler. Tüm bu özellikler klinisyenin yaşı, cinsiyeti ve kültürel geçmişi gibi özelliklerinden daha önemlidir. 

Diğer yandan etkili klinisyenler mümkün olduğunca kendi ihtiyaçlarını bir kenara bırakarak en azından geçici bir süre anlayabilmekte, desteklemekte ve yardımcı olarak, ruhsal sağlık konusunda iyi olduklarını ortaya koymaktadırlar. 

Geçmişte kişisel güçlükler yaşamak, kişinin sonrasında iyi bir klinisyen olmasına engel değildir. Gerçekte dürüstçe bakmak ve cesurca kendi meseleleriyle uğraşmak ve kişilerin olumlu davranış örüntüleri geliştirmeleriyle ilgili olmak muhtemelen başarılı klinisyenlerde bulunan yeteneklerdir. 

ETKİLİ KLİNİSYENİN DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ:

Araştırmalar klinisyenin geçmişi ile etkililikleri arasında çok fazla bilgi sağlamaktadır. Klinisyenlerde bulunan demografik faktörler olarak, yaş, cinsiyet etkili klinisyen olma sonucuyla net bir ilişki barındırmamaktadır. İlginç bir olgu ise kendi çocukluklarında yaşadıkları güçlükleri kabulle, etkili klinisyen olma sonucu arasında bulunan korelâsyondur. Ancak bu bulguların klinisyenlerin aile sorunlarına artan ilgilerinden mi yoksa gelişimleri sırasında yaşadıkları gerçek zorluklardan mı kaynaklandığı net değildir. 

ETİK:
ACA ve APA’nın kendi etik standartları bulunmaktadır. Kendini bu standartlara alıştırmak ve bunu kalcı kılmak klinik pratiğin en önemli parçasıdır. Bu kitapta da belirtilen yeteneklerle ilgili ve önemli olan etik standartlar gözden geçirilmiştir. 

Danışanı Koruma İyi Olma (Zarar Vermeme):
Klinisyenler sürekli olarak danışanlarının iyi olma durumlarını ve bunun önemini akıllarında tutmalıdırlar. Klinisyen yeteneklerinin sınırlıklarının farkında olmalı, danışan için yüksek risk taşıyan stratejilerden ve klinisyenlik eğitiminin dışında kalan kapsamlardan uzak durmalıdırlar. Danışanlarına zarar vermediklerinden emin olmalıdırlar. 
Diğer bir zarar vermeme şekli ise danışanların haklarına saygı duymak, bir birey olarak anlamak için zaman ayırmak, kültürel geçmişlerinin etkilerini ve önemlerini değerlendirmek gelişimlerini vurgulamaktır. Danışanlara karşı asla aşağılayıcı ve saldırgan tutular sergilenmemelidir. 

Mahremiyet: 
Mahremiyete terapötik ilişkinin önemli bir boyutudur. Mahremiyet danışanların tedavi sırasında kendini güvende hissetmelerine yardımcı olur ve utandırıcı ve acılı olabilecek materyalleri klinisyenle paylaşmaları konusunda cesaretlendirir. Aynı zamanda mahremiyetin sınırlılıkları mevcuttur, özellikle reşit olmayan danışmanlar, kendisi ve başkası için tehlike oluşturanlar, tacize çocuk, yaşlı veya engelli olarak uğrayanlar için mahremiyetin sınırlılıklarından bahsedebiliriz. Danışanlar Klinisyenlerin hangi durumda mahremiyeti devam ettirip ettiremeyeceği konusunda, bilgilendirilmelidir. Böylelikle tedavide paylaşmak isteyecekleri şeyler konusunda da bilgilendirilmiş olacaklardır. 

Bildirme (Uyarma Sorumluluğu): 
Klinisyenlerin intihar tehdidinde bulunan ya da fiziksel zarar çeşitlerini kendisine veren danışanlarını koruma görevi bulunmaktadır. Ek olarak Klinisyenlerin danışan tarafından tehdit edilen kişileri de koruma sorumlulukları bulunmaktadır. Bu görevleri yerine getirirken klinisyenler bazen mahremiyeti bozmak zorunda kalabilirler, belki bir eşe karısının aktif bir biçimde intihara meyilli olduğunu söylemek ya da çocuk koruma servisine kızını taciz eden bir babayı bildirmek zorunda kalabilirler. Mahremiyeti bırakma kararı genellikle alınan kararların en zorlarından biridir. 

İkili İlişkiler: 
Terapötik ilişkinin doğasını korumak amacıyla, klinisyenler için danışmanlarıyla kendileri arasında meydana gelen etik olmayan genel durumlar belirlenmiştir. Örneğin klinisyenler kesinlikle danışanlarıyla aralarında içli dışlı samimi ilişkiler başlatmamalıdır. Sosyal aktiviteler, iş antlaşmaları veya diğer terapötik olmayan ilişkiler gibi. Bunun aynı şekilde tersi de geçerlidir. Klinisyenlerin öğrencileri, aile üyeleri, iş arkadaşları ya da yakın arkadaşları aynı zamanda klinisyenin danışanı olarak kabul edilmemelidir. Etik standartlar zaman kavramına bağlı olarak, şayet klinisyen eski danışanı ile münasip bir ilişki geliştirmişse ayrım yapmaktadır. Fakat bütün standartlar danışan durumundayken, klinisyenin kişiyle diğer türde ilişki geliştirmemesi konusunda aynı fikirdedir. 

Rolünü Paylaşımı (Role İnduction): 

Rol Paylaşımı süreci tedavinin bütünleyici parçası olarak artan dikkat gerektirmektedir. Danışanların psikoterapi ve danışmanlığın doğasıyla paylaşıma açık olan danışmanlık işlemindeki sorumluluklarıyla, tedaviden gerçekten beklenebilecek değişiklik çeşitleriyle klinisyen ve danışan kendileri başarıya ulaşabilecek yaygın bir işe başlamış olarak görebilirler. Bu durum sürecin etkiliğine ve başarısına büyük ölçüde etkili olur. 
Rol Paylaşımı tedaviye uyumlu kişilerin sürecidir. Çoğunlukla bu konuda başarılı danışanlar terapotik süreci iyi kullanabilen, anlayabilen danışanlar haline gelirler. Rol Paylaşımı tipik olarak aşağıda bahsedeceğimiz konuların tartışılmasını gerektirir. Bu konular ki terapotik ilişkinin başlarında yer alırlar, danışanların bu konuları anladıklarından ve rahat olduklarından emin olunması gerekir. 

· Tedavi süreci nasıl değişiklik yaratır.
· Danışmanlığa veya psikoterapiye iyi yanıt veren kaygılar ve sorunlar nelerdir.
· Danışan klinisyen işbirliğinin iletişime açık doğası 
· Klinisyenin rolü ve sorumlulukları
· Danışanın rolü ve sorumlulukları
· Dürüstlüğün ve danışanın parçası olarak kendini açmanın önemi
· Terapotik ilişkinin etik tarafları özellikle mahremiyetin bozulması ve devamı kuralları
· Klinisyenle irtibat kurma bilgileri ve danışanın öncelikleri
· Klinisyenin ücreti ve görüşme takvimi


Olumlu Terapötik İşbirliği Oluşturma:

Yakın ilişi ve terapötik işbirliği oluşturma tedavi süresinde kademeli bir şekilde oluşan süreçlerdir. Bazı ilk oturum çeşitleri bunun temelidir. Eğer terapötik ilişki iyi başlamazsa, danışan tedaviyi erken safhada yok eder, apaçık bir şekilde gelecekte oluşacak işbirliği içinde çalışmaya engel olur. Sonuç olarak, danışmanlar ve terapistler aktif olarak yakın ilişki ve işbirliğini danışanla bir araya gelindiği ilk andan itibaren kurmalıdırlar. 


Kaynakça:
Seligman, L. (2001). Systems, Strategies, and Skills of Counseling and Psychotherapy. New Jersey. Prentice Hall.

Çeviri: Dr. Psikolog Murat SARISOY

 

dr. murat sarisoy

Dr. Psikolog Murat SARISOY

Uzman Klinik Psikolog - Evlilik ve Aile Terapisti

Randevu almak için 7/24 DANIŞMA HATLARIMIZ 

Ekibimiz Hakkında Bilgi Almak İçin BİZ KİMİZ ?

İzmir Psikolog - Gökyüzü Psikoterapi Enstitüsü Merkezimizin yeri için KONUM 

Psikolog Dr. Murat SARISOY Hakkında Tarafsız Tavsiye Sitesinde Yazılan TAVSİYELER

Yazdığım ve basılmış kitapları görmek için KİTAPLARIM linkini inceleyiniz.

  • Etik, Bilimsel yaklaşımımız ve tam 25 yılllık tecrübemizle yanınızdayız...

Danışma ve Randevu Hatlarımız:

  • 0 232 464 00 60
  • 0 534 670 23 73
  • 0 554 580 25 10

Danısmanlık Konuları

Bizi Takip Edin

Free Joomla templates by L.THEME