Bizim mesleğin kimi zaman insanı şekilden şekile sokan, hatta bazen ters yüz eden pek çok tarafı vardır. Pek çok insanın gözünde ise psikologlar ‘zaten oturdukları yerden para kazanan, insanlara akıl veren’ insanlardır. Gerçekte bunun böyle olmadığını gösteren bizleri fazlasıyla üzen ve şaşırtan olay yaşanır ofislerimizde…
Şimdi nakledeceğim ve bundan 4-5 sene önce yaşanmış bir olay da bunlardan biridir ve insana aslında hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını gerçeklerin farklı olabileceğinin en iyi örneğidir. 17 yaşındaydı danışanım, annesini kanserden kaybedeli daha bir yıl bile olmamıştı. Yıkılmıştı, üzgündü neyi nasıl yapabileceğini bilmiyordu. Kahroluyordu, içini yanıp kavuran acı ve yaşadıkları onu mahvediyordu. Daha 17 yaşındaydı ve annesini amansız bir kanser türü nedeniyle kaybetmişti. Yaşadığı travmaların izlerini silmek, sildirmek için gelmişti ve şimdi ‘Murat abi’ diye hitap ettiği benden yardım bekliyordu.
‘Kendini açmak’ denilen kavram; terapistlerin terapötik (yani iyi hale getiren) ilişkiye katkı sağlaması amaçlı olarak, kendi yaşantılarından bazı kısımları danışanlarıyla paylaşmalarıdır. Çoğunlukla 3-5 senelik tecrübesiz denilebilecek düzeydeki psikologlara kendilerini yetiştiren hocaları tarafından tavsiye edilmez. Çünkü neyi ne amaçla kullandığınız ve bundan beklediğiniz etki ve fayda belirli olmalıdır. Zaman zaman ben de bazı yaşantılarımın karşımdakini daha iyi anlamada ya da bana güvenlerini arttırmada fayda sağlayacağını düşünür ve kendimi az ya da çok karşımdakine aralarım ve kendime dair ufak tefek de olsa bir şeylerden bahsederim.
‘Ben de çok erken yaşta kaybettim hem annemi hem de babamı’ dedim karşımdaki bu delikanlıya ve ortam oldukça gevşedi. Kendini rahat bıraktı ve de anlatmaya başladı. ‘Üzüldüm sana abi, çok üzüldüm. Keşke benim annem de sadece ölmüş olsa’ dedi. Bu cümleyi duyunca kafamda ki soru işaretleri daha da büyüdü ve o ana kadar olmayan soru işaretleri belirdi.
Delikanlı anlatmaya devam etti. ‘3-4 sene önceydi. Teyzem ve eniştem bize gelmişlerdi, hatta annemler yatak odalarını rahat etsinler diye onlara vermişlerdi. O gece geç saatte uyandım, susamıştım kimseyi uyandırmamak için mutfağa gittim. Mutfak balkonunda annemi gördüm elinde telefon yazışıyordu. Jaluzinin arkasından bir arkadaşıyla yazışmalarını okumaya başladım. O kadar dalmıştı ki beni farketmedi bile, dakikalarca okudum. Bir arkadaşına o sırada evde olan eniştemle nasıl birlikte olduklarını ve bunu defalarca nasıl yaptıklarını anlatıyordu. Gözlerime inanamadım, bir anda onu o telefonu alıp balkondan aşağıya atasım geldi. Gidip herşeyi babama anlatasım geldi beceremedim, olacaklardan korktum. Gidip herşeyi teyzeme anlatasım geldi ve yine vazgeçtim. Yapamazdım. En azından o anda yapmayacaktım. Daha sonra telefonunu fırsat buldukça karıştırdım. Daha sonra araştırdığımda komşumuzun eşi ile de birlikte olduklarını öğrendim. Cep telefonunda açık seçik fotoğrafları vardı annemin ve komşuya gönderilmişti. Ne kadar üzülsem de; bir işe yaramadı. Aylarca ne yapacağımı tartıştım durdum ama içimdekileri anlatma kararı verdiğimde annem kanser olmuştu bile…’
Danışanım artık ağlamaya başlamıştı. Ağlayarak devam etti ‘Üzüldüm mü? Bilmiyorum? Hatta; ara ara sevindim bile… Adalet yerini buldu bile dedim. Babamı düşündüm, öğrenseler ne olur diye? Kardeşi mi düşündüm ve de teyzemi? Kendim hariç herkesi düşündüm. Babamın neler hissedeceğini düşündüm, onun nasıl yıkılacağını düşündüm ve kendimi onun yerine koydum. Benim başıma gelse neler hissederdim diye düşündüm. benim eşim olsa daha kolaydı; boşanır, onu görmez ve bir daha temas etmezdim ama bu anneydi, benim annemdi ondan nasıl vazgeçilirdi. İnsan annesinden nasıl vazgeçerdi. Babam zaten annemin hastalığı ile yıkılmıştı, şimdi tekrar nasıl yıkabilirdim onu… Bunu yapmaya hiç ama hiç hakkım yoktu; anlatamazdım ve de anlatamadım. Yıllarca tüm bunları içimde biriktirdim… ve şimdi karşındayım abi’ dedi.
Şok olmuştum, tam bir şok… söylenecek hiç bir şey yoktu. Sözler tükenmiş, herşey anlamsızlaşmıştı. Onu anladığımı iddia etmek bile çok zordu. Yaşadığı bu çok yönlü travmanın izlerini ve bildiklerini anlatamamanın verdiği suçluluğu eğer doğru bir yaklaşım sergilenmezse ömür boyu taşıyacaktı…
Sonra ne mi oldu? Sonraki seanslarda duyarsızlaştırma çalışmaları yaptık birlikte travma izleri silikleşti ve ‘ben artık çok daha iyiyim’ dediği gün seansları sonlandırdık. Bildiğim kadarıyla bu sene hukuk fakültesinden mezun oldu. Olasılıkla da mutlu olmanın yolunda kendinden emin ilerliyordur. Çünkü o ünlü filozofun dediği gibi ‘sizi öldürmeyen, sizi güçlendirir’.
Dr. Psikolog Murat SARISOY
Uzman Klinik Psikolog - Evlilik ve Aile Terapisti
Randevu almak için 7/24 DANIŞMA HATLARIMIZ
Ekibimiz Hakkında Bilgi Almak İçin BİZ KİMİZ ?
İzmir Psikolog - Gökyüzü Psikoterapi Enstitüsü Merkezimizin yeri için KONUM
Psikolog Dr. Murat SARISOY Hakkında Tarafsız Tavsiye Sitesinde Yazılan TAVSİYELER
Yazdığım ve basılmış kitapları görmek için KİTAPLARIM linkini inceleyiniz.
- Etik, Bilimsel yaklaşımımız ve tam 30 yılllık tecrübemizle yanınızdayız...
Danışma Hatlarımız:
- 0 232 464 00 60
- 0 534 670 23 73
- 0 554 580 25 10