Şiddet farklı değer sistemine ait bir güç arayışıdır. Şiddetin biçimi ve yoğunluğu alt değerlerin oluşturduğu sosyokültürle şekillenir ve pekişir. Bu kültürlerin oluşturduğu değerlerden bazı örnekler verebiliriz; kadın dövülür-dövülmez, savaşta siviller, kadınlar ve çocuklar hedef olur-olmaz, anası babası, kardeşi öldürülüp 14 yaşındaki kıza tecavüz edilir ve işlevini tamamladıktan sonra oda öldürülür- böyle bir eylemler dizisi asla düşünülemez, vb. Her şiddet türü ve ortamı kendi şiddet kültürünü oluşturur. Hayat kaybından, psikolojik düzeydeki bozukluklara kadar saldırgan davranış insan yaşamına hükmetmektedir. Yaşamsal önemi olan bu davranışın oluşmasında etken olan faktörler üzerindeki çalışmalar dört noktaya dikkat çekmektedir. Bu dört etken genetik özellikler, aile yapısı, psiko-sosyal özellikler ve öğrenmedir. Saldırgan davranışın tetikleyicileri doğum öncesinden başlayıp sosyal ortamda yer alan öğrenme ile noktalanır.Ergenler arasında şiddetin nedenleri tartışıldığında ilk akla gelen medya ve de özellikle bir takım dizi kahramanlarının etkisi üzerinde durulmakta ve sorumlu tutulmaktadır. Bu görüşte doğruluk payı çok yüksekse de böyle bir psikososyal olayın tek nedenini bu olarak görmek basit ve naif bir yaklaşım olarak kalacaktır. Karmaşık ve çok boyutlu gelişimsel süreçlerin yaşadığı bir dönem olan ergenlikte ergen gelişimsel sorunlarla baş etmek durumundadır.
- Artan hormonal faaliyet ve son dönem nöro-psikolojik araştırmaların gösterdiği gibi beyin yapısındaki değişimlerle birlikte gerek saldırganlık gerekse cinsel dürtülerde kabarma olur ve ergen dürtülerini kontrol etmekte zorluk çeker ve önemsiz bir engellenmede kolaylıkla saldırgan davranışlar içine girebilir (Strauch, 2003).
- Öte yandan çocukluk dönemindeki bağımlılığından uzaklaşma çabasıyla dış dünyaya yönelen ergen, anne-babadan duygusal olarak uzaklaşırken yaşadığı yalnızlık ve depresyonu akran grubuna katılarak telafi etmeye çalışmaktadır. Akran grubunun norm ve değerleri ailenin norm ve değerlerinin önüne geçer. Onların konuşma biçimi, giyimi, inançları, ilgileri, ergenin de konuşma biçimi, giyim biçimi, inançları ve ilgisi olur. Dolayısıyla silah taşıma, silah kullanma, kavga, tehdit, şiddet gruba egemense ergen de bireyleşmesini gerçekleştirinceye, bir başka deyişle gruptan ayrışıncaya kadar akran grubunda etkin olan bu davranışları sergileyecek ve beklide bugün tanık olduğumuz olaylardan birinin kahramanı olacaktır. Eğer gelişimsel süreçleri gerçekleştirmekte yetersiz kalırsa, çevresel koşullar olumsuzsa belki de bu davranışlar yetişkinlik döneminde de bir yaşam biçimi halini alabilir.
- Aile içinde şiddet egemense, ailede bu şiddete tanık olan ve/veya maruz kalan ergen de saldırganlığı bir davranış biçimi olarak benimseyecek ve çözüm olarak şiddete başvuracaktır. Diğer yandan toplumda kişiler silaha başvurarak hak arıyorsa, hatta bir düğün veya kazanılan bir maç, bir şampiyonluk silahla kutlanıyorsa, silah taşımak bir güç göstergesi olarak kabul ediliyorsa ergenlerin bu anlayıştan etkilenmemesi mümkün değildir.
Medya da sık şiddetle karşılaşmak ergen davranışlarını nasıl etkiler?
Bu noktada şiddeti öğrenme İlişkisinde medyanın rolü üzerinde durulmalıdır. Öğrenmenin ortaya çıkarttığı şiddet ve bu eğitimde TV ‘nin rolü üzerindeki çalışmalara bakıldığında ilk kez 1962 yılında Berkowitz’in, medyanın ve filmlerin insanda gerçeklik algısını bozduğuyla ilgili bilgileri vermeye başladığını görülmektedir. Yaptığı araştırmalar fantezilerin ve senaryoların, hayatın gerçeği zannedilme eğilimleri oluşturduğunu ortaya koymuştur. Önemli bir dönüm noktası oluşturan bu çalışmasının yorumlanmasında Berkowitz (1962), fantezi ile gerçeğin karıştırılmasının kognitif bir karışıklığa yol açtığını belirtmektedir. Çocuğun zihinsel gelişiminde 12 yaşa kadar soyut ve somut ayırımı netleşmemekte ve soyutlamayı tanımlayabildiği döneme kadar öğrendiği ve gördüğü her şeyi gerçek kabul etmektedir . Benzer etki yetişkinler içinde söz konusudur, yetişkin dönemde toplumda şiddet kültürü varsa ve bu şiddet kültürü toplum tarafından benimsenen ve hatta ödüllendirilen bir unsur oluyorsa özdeşleşme başlayabilir. İşte o zaman da hayatı etkileyen unsurlardan biri medya mı, yoksa medya sadece hayattakileri mi bize getiriyor sorusuna çok dikkatle bakma zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Medyada yer alan programlarda değerler sistemi hiyerarşik dizininin en üstüne hangi değeri koymaktadır? Sosyal bilim açısından temel gerçek “Toplumu saran şiddetin ateşleyenler tarafından kontrol edilemez” oluşudur. Sadece bu, yetki sahiplerinin kararlarındaki önemi göstermekte yeterlidir. Bandura, bu alanda sosyal öğrenme teorisini bir yetişkinin yapma bir modeli yumrukladığı ve onu izleyen çocukların yetişkinde gördüğü davranış örüntülerini tekrarladığı araştırmasıyla ortaya koymaktadır. Bu çalışmada varılan iki sonuç; şiddet modellerinin işlenmesi, bir yandan bu modellerin kopyalanmasına yol açıyor, diğer yandan, şiddette karşı bir kayıtsızlık ortaya çıkabilir. Yani olumsuzlukların pekiştirilmesi vicdanın ortadan kalkmasına, insani sorumlulukların azalmasına yol açar(akt. Baltaş, 2006).
Zillmann, medyada ki şiddetin etkileri konusundaki çalışmalarıyla önemli ipuçları elde etmiştir. “Sosyal Bilgi Süreçleri” olarak adlandırdığı teorisinde ( Teory of Social Information Processing) konuyu “şiddet medyası kullanımı” kavramı çerçevesinde ele alır. Şiddet medyasını kullananlar üzerine yaptığı çalışmaları, şiddet medyasını kullanmayanlarla kıyaslayarak, bu gruptaki değişiklikleri kaydetmiştir. Burada da algı değişimi ve faklı zihin haritalarının oluşumundan söz etmiştir. Şiddet medyası mağdurlarının gerçek yaşam alanlarını farklı yorumlamak, bilgileri tehdit olarak algılamak, kendini ve çevreyi umursamama tutumunda belirginlik ve düşmanca davranışlarında artış olduğunu ortaya koymaktadır. Bunu da şiddet medyası kullanım semptomları diye medikal literatüre geçecek bir isimle anmaya başlamıştır (akt. Baltaş, 2006).
Medyadaki şiddetin ergenler tarafından tüketilmesi bir çeşit sistematik duyarsızlaşma yaratmaktadır. Sürekli karşılaşılan şiddet sahneleri çocuk ve ergenleri ölüm yaralanma ve benzeri olaylar karşısında yavaşa yavaş duyarsız hale getirmektedir. (Öktem, 2002).
Şiddet toplumsal bir olgu olarak yoğunlaştığında değer sistemini etkilemektedir. Değer sisteminin genel olarak 4 özelliği vardır.
• Öğrenilirler
• Hiyerarşileri vardır
• En üstteki baskındır
• İnsan davranışını yönetir
Öğrenilen değerler, kendi içlerinde hiyerarşik bir dereceleme sistemine sahiptirler. Eğer değer hiyerarşisinde toplumsal olarak insana saygı bir numaraya konursa, bireylerin tutumları buna uyum gösterir. “Suçlu olanlara cezanı kendin vereceksin” hiyerarşik sırada öne geçerse o zaman toplumsal etkileşim daha farklı bir boyuta gitmektedir. Değerler, birey davranışlarının belirleyicileridir ve değerler toplumsal kimlik oluşumunda yol göstericidirler. Değerleri oluşturan etkileşimde öğrenmenin payı nedir ve insanın öğrenmesinde etkin kaynaklar nelerdir? sorusu, görsel işitsel medya olarak televizyonu ön plana çıkartmaktadır. Şiddet medyası tüketimine maruz kalanlar üzerine yürütülen çalışmaların meta analizi özellikle 15-18 yaş arasındaki gençlerde ortaya çıkan üç önemli boyutu, psikolojik, sosyal ve akademik boyutları vurgulamaktadır.
Şiddet Medyası Tüketiminin Ortaya Çıkarttığı Sorunlar
• Düşmanca duygu ve düşüncede artış
• Sosyal izolasyon
• Okul başarısında düşüş
• Bağımlılık
• Fizik çatışmalara dahil olmada artış
• Öğretmenlerle sık çatışma
• İzlenen şiddet ile oyun ve akrana yansıyan şiddette benzerlik
• Kendini ihmal
Ergenlerin akademik olarak okul başarısında düşüş ve okul üst yönetimiyle çatışmada artış saptanmıştır. Sosyal olarak bir izolasyon, kendi dünyaları içerisinde, bilgisayarları ve televizyonlarıyla, kendi odalarında yaşama eğiliminde oldukları, fiziksel çatışmalara dahil olmak eğilimlerinin arttığı, öte yandan psikolojik yapısında düşmanca duygu ve düşüncelerde artış olduğu, bu gençlerde kızgınlık tepkisinin olayın niteliğinden bağımsız olarak oluştuğu saptanmıştır. Ayrıca bu grupta şiddeti izleme bağımlılığı gelişmeye başlamakta ve şiddeti izlemekten kopmakta zorlanmaktadırlar. İzledikleri şiddetle, oynadıkları oyunlar ve akranlarına yansıttıkları tutumlar arasında benzerlikler gözlemlenmektedir. Önemli ölçüde kendilerini ve ilişkilerini ihmalle birlikte kişisel hijyenlerine özensizleşen bu gençlerde entelektüel ilgide de azalma ortaya çıkmaktadır.
Ergenlerde şiddet davranışını azaltmak için ne tür çalışmalar yapılabilir?
Ergenler arasında görülen cinayet ve yaralama olayları genellikle günlük gazetelere manşet olduğu ülkemizde, televizyon yayınlarında bazı programlarda “şiddet” konusu ele alınıyorsa da, ilgili kurumların bu tür olayların engellenmesine yönelik ülke genelinde uygulanacak dikkate değer bir çalışma veya projesi bulunmamaktadır. Dolayısıyla gençler arasında şiddet olaylarının engellenmesinde gerek aile gerekse eğitim kurumlarına önemli bir sorumluluk düşmektedir.
Şiddet düzeyini düşürme önerileri şöyle sıralanabilir;
- Aile içinde şiddetin azaltılması adına projeler yapılandırmak bu konuda profesyonel yardım ve destek sağlamak, (aile içi şiddet danışma merkezleri)
- Kesici ve ateşli silahları evde bulundurmamak, bu tip silahların kullanımına ve taşınmasına karşı kampanyalar yürütmek ve var olanları etkili kılmak adına, eğitimli personel, görsel araçlar ve medya desteği sağlamak.
- Barışçıl, olumlu, destekleyici çevre yaratmak adına toplumsal değerlerde insana saygıyı öne çıkartan kampanyalar düzenlemek.
- Ergen aile iletişimini düzenleyen destek mekanizmalarını (merkez, kişi, kurum) arttırmak. Çatışma ve problem çözücü rol model oluşturmayı sağlamak.
- Çatışma çözme becerilerinin öğrenilmesi için kişisel gelişim programları geliştirmek ve düzenlemek. Bu amaçla ergenlere hizmet veren Ergen Danışma Merkezleri sayısını arttırmak ve yaygınlaştırmak.
- Okullarda öğrenciler arasındaki anlaşmazlıklara olumlu yollardan çözüm bulmalarında yardımcı olmak, sorun yaşayan öğrencileri yakından izleyip, aileleri ile işbirliği yapmak, bu tür ergenlere ayrı bir ilgi gösterip, onları yaratıcı ve yapıcı faaliyetlere yönlendirmek bu tür olayları tümüyle değilse bile kısmen engelleyecektir.
Dr. Psikolog Murat SARISOY
Kaynakça:
Baltaş Z. (2006). Sağlık ve şiddet.Tv’de Şiddet ve Sorumluluklarımız Paneli. Boğaziçi Üniversitesi-Garanti Kültür Merkezi.
Kulaksızoğlu, A. (2005). Ergenlik psikolojisi (10.Baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Öktem F. (2003). Radyo ve televizyonlarda şiddet ve intihar haberleri: Anne-babalar ve çocuklar. Ankara: RTÜK, Başbakanlık Basımevi.
Strauch B. (2003). Yeniyetme. (Çev. Sinem Gül). İstanbul: Varlık Yayınları.
Danışma ve Randevu Hatlarımız:
- 0 232 464 00 60
- 0 534 670 23 73
- 0 554 580 25 10