Yardım ilişkisinde başarılan çoğu şey psikolojik danışman ile danışanı arasındaki ilişkinin niteliğine bağlıdır. Bu yaklaşım psikoanaliz ve davranışçılığın hakim olduğu bir dönemde ortaya çıkmıştır. Empati, koşulsuz olumlu kabul ve tutarlılığı kapsayan bu koşullar, kişiler arası yapıcı iletişimin doğasında bulunan koşullardır. Bu koşulların etkili terapi sürecine ve sonucuna katkıları son dönemde de araştırılmış ve ortaya konmuştur.

           TAM EMPATİ

            Psikolojik danışma literatüründe empatinin çok sayıda tanımı bulunmaktadır. Empati genel olarak şöyle tanımlanabilir: (1) danışanın deneyimini anlayabilme ve (2) kişinin kendi yerini/bakış açısını kaybetmeden danışanla birlikte danışanın deneyimini hissedebilme. Empati etkili biçimde kullanıldığında danışanın güven duygusu, anlaşılıyor olma duygusu ve yardım sürecinden aldığı doyum artar; ayrıca, erken sonlandırma olasılığı azalır ve danışanın keşif sürecini destekler.

            Empatik tepkinin iki aşaması vardır:

1.      “Empatik ilişki kurma”: danışanın dünyasını tam olarak anlama ve onun gördüğü gibi görebilme,

2.      “İletişimsel uyum”: danışanın anlaşıldığını danışanla sözlü olarak paylaşma.

Danışanın bizim tepkilerimizin doğru olduğunu gösteren tepkileri “evet, öyle”, “tam olarak söylediğiniz gibi” bizim danışanı belli bir düzeyde anladığımız gösterir. Ancak, empati becerili bir biçimde dinlemeyi gerektirir. Böylece, danışanın açıkça ortaya koymadığı ve kendisinin de henüz farkında olmadığı konuları da duyabiliriz.

Ayrıca, empati bizim iyi içsel sınırlara sahip olmamızı da gerektirmektedir. İyi bir içsel sınır kendi düşünce, duygu ve davranışlarımızı diğerlerininkinden ayırmamıza yardımcı olur. Empati, danışanın bir duyguyu yaşamasına duyarlılık olarak da tanımlanmaktadır. Bu durum yankılanan empati (resonant empathy) şeklinde de adlandırılmaktadır. Bazen psikolojik danışmanlar (özellikle işe yeni başlayanlar), kendi bakış açılarını kaybedecek kadar danışanla, danışanın dünyasıyla fazlaca iç içe girebilmektedirler. Bu tür bir kendini kaptırma/hemhâl olma, psikolojik danışman tarafsızlığını yitirdiği için danışana yardımcı olmaz. Sonuçta, psikolojik danışman, oturumda bazı önemli şeyleri görmek, duymak veya söylemekten kaçınabilir. Böyle bir durumu çözmek için süpervizyon alınabilir.

Danışanın perspektifini anlamak tek başına yeterli değildir; aynı zamanda, danışanı anladığımızı ona sözlü olarak aktarmalıyız. Bu tür bir iletişim bir ayna etkisi yaratır –genellikle danışanın hissettikleri, onaylama veya onaylamama, güven verme veya inkar etme olmadan/aramaksızın danışana geri iletilir.

Empatiyi geliştirmeyi öğrenmek zaman ve uygulama gerektirir. Empati etkili biçimde uygulandığında danışana, deneyimini “sembolleştirmesi, organize etmesi ve anlam kazandırması” için yardımcı olur.

Son olarak empatiyi kullanırken dikkat edilmesi gereken birkaç nokta bulunmaktadır. Birincisi, empati, diğer iki (koşulsuz olumlu kabul ve tutarlılık) öz koşul sağlandığında/sağlanırken daha etkili olur. İkincisi, empati, sempati ile aynı şey değildir. Sempati, daha çok, danışan için üzülmek, kaygılanmaktır. Üçüncüsü, bütün danışanlar empatik anlayışı/iletişimi yararlı bir davranış/tepki olarak görmezler. Fazla tecavüzkar, yönlendirici veya yabancı/uzak bulabilirler.

Kültürel ve İlişkisel Empati

            Danışanın sözlü mesajını anlamanın yanında, kişinin cinsiyetiyle ilgili ve kültürel koşullarını/temellerini de göz önünde bulundurmamız önemlidir. Kadınlarla erkeklerin farklı biçimlerde konuştuklarına ilişkin çok sayıda kanıt bulunmaktadır ve kültürel/tarihsel temeller danışanın aktardığı ve terapistin çıkardığı anlamları etkilemektedir. Kültürel empati, psikolojik danışmanın ve danışanın içinde yaşadıkları bağlamı ve toplumu göz önünde bulundurmayı kapsamaktadır. Bağlam ihmal edildiğinde/atlandığında ve kişiyi anlama girişimi son derece bireysel bakış açısından yapıldığında “kurbanı suçla” durumu meydana gelebilir.

Etkili psikolojik danışma iki kişinin giriştiği tehlikeli bir maceradan çok daha fazla anlam taşımaktadır. Bu, çok düzeyli, ilişkisel bir durumdur. Teorisyenler bu süreci betimlemek için ilişkisel empati terimini kullanmaktadırlar. İlişkisel empati, kişinin kendisi, diğer insanlar ve psikolojik danışma ilişkisi için kurulan/gerçekleştirilen empatiyi kapsamaktadır.

Terapistlerin farklı kültürlerden danışanlarla etkili biçimde çalışabilmeleri için olayları, şeyleri farklı biçimlerden görmeye açık olmadırlar.

Psikologların kültürel ve ilişkisel empati geliştirebilmeleri için üç nokta önemlidir:

1.     Danışanın kültürel bağlarını daha fazla öğrenmeye içten bir ilgi duymak

2.     Psikolojik danışman ile danışan arasındaki kültürel farklılıkları içten bir biçimde takdir etmek

3.     Kültüre uygun yardım arama davranışı ile tedavi sonuçları ve beklentilerini yardım süreci içinde birleştirmek.

Utanma ve Empati Bağı

            Yardım ilişkisi üzerindeki büyük etkisi artan bir biçimde görülen başka bir faktör de utanmadır. Utanma bir kişinin duygusal hayatının merkezi bir parçası veya düzenleyicisidir. Normal utanma değerler ve sınırlar ile ilgilidir; tanınır, konuşulur ve açıklanır. Problemli utanma, saldırganlığa, bağımlılığa, takıntılara, narsizme başlıca katkıda bulunan unsurlardan biridir ve depresyon gizli bir utanmadır. Açıklanmayan/itiraf edilmeyen, bastırılan veya savunulan utanma, başkalarına saldırma veya kendinden iğrenme ile sonuçlanabilir. Utanma psikolojik danışman-danışan ilişkisinin kaçınılmaz bir yönüdür ve empatik bağ kurulmasında önemli etkileri vardır. Psikolojik danışman ile danışan arasında, her oturumda danışan tarafından gizli bir utanma yaşanır. Danışanın kültürü hakkındaki değer yargıları utanma duygusunu artırır.        Utanma’nın asıl başlangıcının ebeveyn empatisinin eksikliği olduğu görülmektedir. Çocuğun benlik-saygısı büyük ölçüde ailenin çocukla empatik ilişki kurma kapasitesinden gelmektedir. Bu durum terapi için de geçerlidir ve terapistin özel olarak duyarlı olmasını gerektirir. Empati, patolojik utancın iyileştirilmesinde kritik bir değişken olarak ortaya çıkmaktadır. Utanma ayrıca, kültüre bağlı olabilir. 

OLUMLU KABUL

            Olumlu kabulü koşulsuz olarak betimlenebilir. Son dönemde yazarlar olumlu kabulü korunmaksızın sıcaklık (nonpossessive warmth) olarak adlandırmaktadır. Olumlu kabulün etkililiğinin, uzun süreli işleyen bir ilişkiyi kolaylaştırabilmesinde/sağlayabilmesinde yattığı görünmektedir. Başka bir deyişle, olumlu kabulün eksikliği, yardım ilişkisinde kopmaların olması ve artmasına neden olmaktadır.

            Olumlu kabul, sıklıkla yanlış anlaşılmaktadır. Bu, danışanla (bir konuda) anlaşma veya anlaşmama durumu, danışana iltifat etme veya sürekli hassasiyet gösterme değildir. Esasen, danışana değer verme tutumudur. Olumlu kabul, ne olursa olsun danışana genel bir koruma, destek veya kabul duygusu sağlamadır.

dr. murat sarisoy

Dr. Psikolog Murat SARISOY

Uzman Klinik Psikolog - Evlilik ve Aile Terapisti

Randevu almak için 7/24 DANIŞMA HATLARIMIZ 

Ekibimiz Hakkında Bilgi Almak İçin BİZ KİMİZ ?

İzmir Psikolog - Gökyüzü Psikoterapi Enstitüsü Merkezimizin yeri için KONUM 

Psikolog Dr. Murat SARISOY Hakkında Tarafsız Tavsiye Sitesinde Yazılan TAVSİYELER

Yazdığım ve basılmış kitapları görmek için KİTAPLARIM linkini inceleyiniz.

  • Etik, Bilimsel yaklaşımımız ve tam 30 yılllık tecrübemizle yanınızdayız...

Danışma ve Randevu Hatlarımız:

  • 0 232 464 00 60
  • 0 534 670 23 73
  • 0 554 580 25 10


Danısmanlık Konuları

Bizi Takip Edin

Free Joomla templates by L.THEME