Uzun uzun sorgulamalardan sonra kimlik bilgilerini vermek istemeyen bir danışanımla görüştük. Bütün bu gizliliğin nedeni kendisinin cinsel yönelimiydi ve tüm cinsel yönelimi farklı danışanlarımda olduğu gibi o da damgalanmaktan, etiketlenmekten korkuyordu. Yaşadıkları da kolay kolay pek çok insanın atlatabileceği şeyler değildi zaten. İlk kez 19 yaşında durumu fark etmiş ve 20 yaşında bir arkadaşına açılmıştı ve gördüğü tepki karşısında hayal kırıklığına uğramış adeta yıkılmıştı. 15 yıllık çocukluk arkadaşı ona hakaretler etmiş ve kovmuştu. “ Ne diyebilirim ki, ona öğretilen doğru da bu, yine de kızamıyorum ona” diyordu.
Yılların hatırına ileride göreceği ve kabul edeceği pek çok kötü yaklaşım gibi bu yaklaşımı da en baştan kabul etmişti ya da belki de etmek zorunda kalmıştı. Sorguladığı ise tek şuydu; ne farkım var ki diğer insanlardan, neden beni böyle kabul etmiyorlar ki; görüntü itibarıyla herhangi bir farklılığı olmayan bu insanı sırf tercihi farklı diye dışlayan oldukça büyük bir grup yaşıyordu bu ülke de ve hatta çoğunluk böyle düşünüyordu. Farklı bir cinsel yönelim, kendi cinsiyetinden birini tercih etme bir bozukluktu onların gözünde… ve bu insanın pek çok kendi yöneliminde kişi gibi kendini gizlemekten başka çaresi kalmıyordu.
Toplumun bir de başka ikiyüzlü bir tarafı vardı ki, ünlü olan ses sanatçıları ya da alanında ya da mesleki kariyerinde en tepeye oturmuş olan modacıları ve diğer sanatçıları olduğu gibi kabul ediyor hatta bu yönelimin onlara çok yakıştığını bile iddia ediyorlardı. Bütün bu çelişkiler karşısında bazen gözyaşlarını tutamayan bazen kahkahalara boğulan bu danışanıma işin komik gelen başka bir tarafı da, uluslararası kabul gören psikiyatri tanı el kitaplarının cinsel kimlik bozukluğu tanısını çoktan içeriklerinden kaldırmış olmalarına rağmen; kapılarından içeri girene bozukluk tanısı koymaya hazır bir uzman güruhun oluşuydu.
“Tabii ki gizlenmeyi seçtim, tıpkı diğerleri gibi, toplumun her kesiminden diğerleri gibi” diyordu. Kimi zaman ise karamsarlığa kapılıp bunun iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış ve hatta ahlaki taraflarını sorguluyor ve kendi içinde derin çelişkiler yaşıyordu. Elimden geldiğince dini, ahlaki, mesleki, siyasi ya da cinsel seçimi ve ya da ırksal kökeni ne olursa olsun, toplumun her kesiminden danışanıma yaklaştığım gibi hümanist bir duruşla önce kabul ettim tüm anlattıklarını ki tamamen tarafsız bir gözle bakıldığında hiç de kabul edilemeyecek bir yaşantısı yoktu. Üçüncü şahıslardan hiçbirine veya çevresine zarar vermeden, işinden evine evinden işine gidip gelen ve sadece cinsel yönelimi farklı bu insana yapılanlar ve yaşatılanlar asıl kabul edilemez olan şeylerdi.
Kim ne derse desin, tarih boyunca hiç bitmemiş ve bitmeyecek gibi görünen insanın insana zulmünü ve ötekileştirerek ezme , sindirme ve yok etme çabasını bir kez daha dinliyor ve bir kez daha, daha da iyi anlıyordum. Şunu düşündüm “ya benim de böyle bir tercihim olsaydı, ne olurdu, toplum tarafından saygın görünen, kabul edilmiş erkek, psikolog ve hatta baba kimliklerim zarar görür müydü” Kuşkusuz evet. Şimdi sadece bu yazıda kullandığım empatik dil nedeniyle bile beni hiç tanımadan farklı olmakla ya da ve böyle bir farklılığı savunmakla suçlamaya hazır bir radikal grupların olduğu düşünülürse cevabım "evet" oluyordu. Toplum böyle bir durumda beni de dışlamaya hazır durumdaydı. Böyle bir duruşum ya da yönelimim yok ancak dışlanma ihtimali herhangi bir tercihimiz nedeniyle benim ve toplumda yaşayan sıradan başkaları için halen var... Ötekileştirmek ve tanımadan damgalamak çok çok kolay...
Konuyu pekiştirmek için Hz. Mevlana sözlerine değinmeyeceğim, o sözler sosyal medyada temcit pilavı gibi kullanıla kullanıla anlamlarının çoğunu yitirdiler zaten. Yazıyı okuyup da anlamama ısrarı gösterecek kişiler için tekrar ve ayrıca açıklayayım; aslında anlatmaya çalıştığım tek şey şu yeri ve günü gelir dini, ahlaki, mesleki, siyasi ya da cinsel ve hatta giyinme ve beslenme seçiminiz için bile ötekileştirilebilir ve diğeri haline getirilebilirsiniz… Gülmeyin vejetaryen olmasından dolayı dedikodusunu yaptığınız arkadaşınız yok mu? Ya da hiç mi etek boyunuz ya da saçınız sakalınız, iddialı renkte kravatınız nedeniyle eleştiri almadınız? Hani söz der ya “başkalarının sana nasıl davranmasını istiyorsan sen de başkalarına öyle davran” diye... Bana kalırsa bu söz hiç unutulmaması gereken bir söz... Önce sadece kişiyi ve sadece durumunu tarafsız bir gözle iyi anlayın ve sonra en az iki kez düşünüp karar verin…
Diğeri ve öteki olmadığınız ve haline getirilmeyeceğiniz ve hep doğru anlaşıldığınız günler dilerim…
Dr. Psikolog Murat SARISOY
Uzman Klinik Psikolog - Evlilik ve Aile Terapisti
Randevu almak için 7/24 DANIŞMA HATLARIMIZ
Ekibimiz Hakkında Bilgi Almak İçin BİZ KİMİZ ?
İzmir Psikolog - Gökyüzü Psikoterapi Enstitüsü Merkezimizin yeri için KONUM
Psikolog Dr. Murat SARISOY Hakkında Tarafsız Tavsiye Sitesinde Yazılan TAVSİYELER
Yazdığım ve basılmış kitapları görmek için KİTAPLARIM linkini inceleyiniz.
Danışma ve Randevu Hatlarımız:
- 0 232 464 00 60
- 0 534 670 23 73
- 0 554 580 25 10
PSİKOLOG DR. Murat SARISOY'un 3. Kitabı 'Bir Psikoloğun Mutlu Yaşam Rehberi'
İlişki, Evlilik, Aldatmak, Çocuk Psikolojisi, Boşanmak, Cinsellik, İlişkiler, Yalan, Bağımlılık ve Farkındalık üzerine yol gösterici makalelerden oluşan
bu kitabı başta D&R ve İdefix olmak üzere tüm internet yayınevleri ve kitap evlerinden satın alabilirsiniz.
Uzmanımız Psikolog Dr. Murat SARISOY'un Kaleminden; "BİR PSİKOLOĞUN SEYİR DEFTERİ"
Kitap Hakkında
Biz insanlar toplumsal bir varlık olduğumuza göre; nasılsa, bu toplumun ürettiği sorunlarla eninde sonunda mutlaka karşılaşacağız. Yaşayacağımız sorunlar aşağı-yukarı aynı gibi... İşte, Dr. Psikolog Murat Sarısoyun kaleminden, bazı toplumsal sorunların çözümü yönünde, adeta bir Psikologla konuşuyormuş gibi aydınlanacaksınız, yaşadığınız sorunların çözümünde ipuçlarını keyifle okuyarak bulacaksınız.